
Gün içerisinde birçok farklı duygu durumu içinde oluruz; mutluyken bir anda sinirlenip sonra sakinleşebilir ve bir süre sonra da üzülebiliriz. Sosyal bir canlı olan insanın, yaşadığı bu duygu geçişleri oldukça normaldir. Genellikle de bu geçişler insanlarla bir aradayken daha sık olur. Peki, yaşadığınız duygulardan siz kimi sorumlu tutuyorsunuz? Kendinizi mi, başkalarını mı yoksa koşulları mı?
İnsanlar genel olarak duygularından başkalarını yada koşulları sorumlu tutarlar. Kızgınlıklarını, mutluluklarını, üzüntülerini, sevinçlerini ve diğer tüm duygularını başkalarının davranışları üzerinden ya da yaşam koşulları üzerinden anlamlandırırlar. Örneğin; arkadaşı hediye alan biri arkadaşının onu mutlu ettiğini söylerken; bir başka kişi gün içerisinde yaşadığı yorgunluğu iş yaşamının temposuna bağlayabilir. Böylelikle kimse yaşadığı duygunun sorumluluğunu almaz. Bu durum biraz da işimizi kolaylaştırır. Özellikle yaşadığımız negatif duyguları başkalarına ya da koşullara bağlamak bizi daha az sorumlu hale getirirken aynı zamanda pasif duruma sokar. İş arkadaşınız sizin yoğunluğunuzu gördüğü halde size destek olmadığında kızarsınız. Kızgınlığınızı onun size yardım etmemesi üzerinden açıklarsınız ve bu durumda tüm sorumluluk karşı tarafa geçer. Duygu durumunuzu düzeltmesi gereken kişi o olur. Arkadaşınız davranışını düzeltirse, duygularınızın düzeleceğini düşünürsünüz. Böylelikle kendi hayatınızda, başkalarına çok büyük önem atfetmiş oluruz. Sizin duygularınızı etkileyebilecekleri kadar büyük bir önem. Sizi üzebilirler de sevindirebilirler de…
Oysa ki duygularımızdan sadece ve sadece biz sorumluyuzdur. Duygular düşüncelerin eseridir. Hiç bir kimse sizi mutlu edemeyeceği gibi, hiç kimse sizi üzemez, kızdıramaz ya da öfkelendiremez. Şöyle bir bakalım; arkadaşınız size hediye alıyor ve siz mutlu oluyorsunuz. Arkadaşım hediye aldığı için mutlu oldum diyorsunuz. Neden mutlu olduğunuzu bir düşünün? O an da aklınızdan ne geçiyordu? Arkadaşınızın sizi önemsediğini ya da sevdiğini düşünüyordunuz muhtemelen. Bu da sizin kendinizi mutlu hissetmenize neden olur. Fakat arkadaşınızın hediye almasını, “kesin bir çıkarı var benden bir şey isteyecek, öncesinde de hediye alıyor” diye yorumlasanız gene mutlu olur musunuz? Muhtemelen olmazsınız. O zaman sizi mutlu eden şey, ne hediye ne de arkadaşınız. Sizi mutlu eden, bu durumu açıklama biçiminiz yani düşünceleriniz.
Örneğin; işten eve geliyorsunuz, çocuklarınız bağıra çağıra oynuyorlar. “Sakince oynayın” diye uyarıyorsunuz ancak gene devam ediyorlar. Sizde kızıyorsunuz. O anda sizi kızdıran çocuklarınızın bağıra çağıra oynaması mı? Kesinlikle hayır! Muhtemelen sizi kızdıran şey çocuklarınızın sizi anlamadığını düşünmeniz. Oysa ki onların sizi gördüğünde mutlu olduğu için bu şekilde davrandıklarını düşünseniz sizde mutlu olacaksınız ya da daha anlayışlı hissedeceksiniz.
“DUYGULARINIZ, DÜŞÜNCELERİNİZİN ESERİDİR”
Duygularınız, düşüncelerinizin eseridir. Bu nedenle de her türlü olumlu ya da olumsuz duygunuzdan da siz sorumlusunuz. Neden o duygu durumu içinde bulunduğunuzu öğrenmek için kendinize, “benim şu anda aklımdan ne geçiyor da ben neden böyle hissediyorum” diye sorabilirsiniz.
“NEDEN SORUSU HAREKETİ ENGELLER!”
Daha önce belirttiğim gibi; duygularımızdan başkalarını ya da koşulları sorumlu tutmak bizi pasif yapar. Duygularımızın değişmesini dış koşullara bağlarız ve bekleriz. Neden sorusunu sorarız. Neden böyle hissediyorum, deriz ve nedenlere odaklanırız. Neden sorusunu sormak hareketi engeller. Diğer yandan duygularımızın sorumluluğunu kabul etmek zordur. Çünkü duygularımızın sorumluluğunu kabul etmek bizi aktif hale getirecektir. Düşüncemizi ve olaylara bakış açımızı değiştirmeye çalışmamız gerekecektir. Duygularının sorumluluğunu kabul eden insan “nasıl” sorusunu sorar. “Bu duygu durumunu nasıl değiştirebilirim, nasıl çözebilirim ya da nasıl farklı bakabilirim” der. Nasıl sorusu, harekete geçiren bir sorudur ve sizi aktif hale getirir.
“Duygularının sorumluluğunu kabul eden birey, kendi yaşamını da şekillendirme gücüne sahip olacaktır.”
Zor olsa da duygularınızın sorumluluğunu alın ve kendi yaşamınıza yön verebilme gücüne de sahip olun.